29 Ağustos 2013 Perşembe

KÜÇÜK PRENS DENİZLERDE



HOŞGELDİNİZ!



Bu Blogta geç de olsa kendini denizlere vermiş bir insanın gezintileri hakkında hikayeler okuyabileceksiniz.
Aynı zamanda, İstanbul ve dışındaki bölgelerde bulunan çeşitli koylar üzerine bilgiler de bulabileceksiniz. Ayrıca, belli bölgelerde önerebileceğim rotaları da paylaşıyor olacağım. Son olarak, özellikle denizcilik için kolaylık sağlayabilecek akıllı telefon uygulamaları hakkında bilgilere ulaşabileceksiniz. Tüm bu yazıların içerisinde de, bu işin olmazsa olmazı: denizin bana hissettirdikleri ve alıp götürdüğü düşünceler de sizlerle paylaşmayı arzuladığım diğer konular...



NEDEN KÜÇÜK PRENS?



Aslında, bunun temel sebebi Antoine de Saint-Exupéry'nin kaleme almış olduğu kitap. Bana öyle geliyor ki; Saint-Exupéry Küçük Prens adlı eserinde, aslında büyüklere anlatmak isteyip de anlatamadığı şeyleri dolaylı olarak kaleme almış, ebeveynlere bu şekilde ulaşmayı amaçlamış. Büyükler, çocuklarına masal niyetine bu resimli kitabı okurken, bir çocuk gözünden dünyanın ne kadar gereksiz derecede ciddi algılandığını görsünler istemiş. Anlayana elbette. 

Benim gözümde; bu kitabın ileri yaştaki, az da olsa hayat tecrübesi edinmiş insanları hedef aldığını düşündüren olay ise benim bu kitap ile olan tecrübemden geçiyor. İtiraf edeyim; bu kitabı küçük yaşlarımda okuduğumda pek bir şey anlayamamıştım. Zaten, kitabın içeriğine hakimseniz, hayat tecrübesi olmayan bir insanın, kitaptaki mesajları idrak etmesini beklemenin oldukça zor olduğuna katılırsınız. Her neyse, ilerleyen yıllarda, üniversitede bir ders münasebetiyle Küçük Prens'i tekrar okudum. E tabii, bu sefer işin içine felsefe, varoluşçuluk akımları da girdi ve ben bu eserin müptelası oldum. Şu an başucu kitabım. Neredeyse her gece, rastgele bir yerlerini açar tekrar tekrar okurum.

Tabii, bir insanı bu kadar etkileyen bir kitap olduğunda, önüne çıkan her fırsatta etrafındakilerle ondan bahsetmek istiyor. Değer verdiği insanların, o satırlar hakkında ürettikleri fikirleri merak ediyor. Bu motivasyon ışığında yaptığımız sohbetlerde, söz konusu satırların bir çok kişiye çok farklı şeyler hissettirdiğini görme şansım oldu. Tüm bunlar arasında hiç unutmadığım bir sohbetimizde, bir arkadaşımla benzer noktayı yakaladığımızı fark ettim. Küçük Prens o küçük gezegeninin her şeyini çok seviyor olmasına rağmen, keşfetme arzusuyla uzayın karanlıklarına dalmıştı. Zira; o da biliyordu ki, B-612'deki yaşamı monotonluklarla doluydu. Aynen, bizlerin dört duvar arasında kalmış yaşamları gibi...

İşte bu yüzden, yaklaşık 3 sene önce edinme şansı elde ettiğim yelkenli teknemin ismi de bu eserden geçiyor: Le Petit Prince 1.

Teknem ya da kiraladığım, misafir olduğum farklı bir tekne; beni kendi B-612'mden alıp farklı yerleri keşfetmeme yardımcı oluyor. Ben de bu keşifleri sizlerle paylaşmayı arzuluyorum.


PEKİ; NEDEN BLOG?



Kabul etmek lazım; blog konusu zahmetli bir iş. Ancak, denizcilik yardımlaşmayı ve paylaşmayı öğreten bir kültür. Hele ülkemiz gibi denizcilik önünde bariyerler olan bir coğrafyada yaşıyorsanız, inanın bana bu işin içindekilerden öğreneceğiniz çok şey var. Ben hala bu gibi insanları dinleyerek çok şey öğreniyorum ve biliyorum ki, bu işin bir sonu yok.

Normalde; gezdiğim yerleri, denizde yaptığım seyahatleri ve rotalarımı Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarımdan paylaşıyordum. Ancak; zaman içerisinde gördüm ki, hem sosyal medyadaki kısıtlı paylaşım alanlarından, hem de sosyal medyayı "hızla tükettiğimizden" tam anlaşılamıyorum. Ben etrafındaki bir kişiye denizi sevdirebildiğimi görünce mutlu olurken, insanların bunu kıskandığını görmeye başladım. Görmeye başlamak bir yana, bana gelen mesajlarda açık açık okumaya başladım. Hem de, tüm paylaşımlarımda bu işi yapmanın aslında pahalı olmadığını göstermeye çalışmama rağmen. İnanın bana, bir çok kişi kaptansız kiralamış olduğunuz bir yelkenli teknenin dünya para olduğunu düşünüyor. Ancak, işin gerçeği şu ki, eğer doğru sayıda insanla tekne kiralıyorsanız bir çok otelden daha ucuza çıkan bir tatiliniz oluyor. 

Maalesef, bazı insanlar için ellerine gelen bilgiyi okumak-anlamaktansa, bulundukları dört duvar arasında kalmayı yeğlemek daha kolay geliyor.

Zaman içerisinde, işte bu bahsetmiş olduğum nedenlerden dolayı, insanlara mesajlarımı daha doğru şekilde iletebilmek adına, meraklı olanların zaman ayıracakları bir platform olan blog üzerinden ilerlemeye karar verdim. Ve buradayım. Tüm içtenliğimle, o mavi ufuklarda yaşamış olduğum heyecanları, keşifleri, huzurları, zorlukları-çözümlerini sizlerle paylaşabilmek adına...


Tekrar hoşgeldiniz.


Emre Başkan


7 yorum:

  1. Emeğine sağlık . Eminim ki çok faydalı olacak Deniz sevdalıları için .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Levent kaptan, çok teşekkür ederim. Umarım öyle olur. Deniz konusunda yardımlaşmadan, bilgi paylaşmadan olmuyor.

      Sil
  2. Hayırlı olsun Emre ilgiyle takip edeceğim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Göksel Abi, çok teşekkürler. Ağustos 2013'ten beri yazıyorum. Yeni yeni sosyal medyaya açıldık. Her zaman fikirlerinle, yorumlarınla beklerim.

      Sil
  3. Duygularima tercüman olmussun Emre'cim. Tüm samimiyetimle soyluyorum anlatimin harkulade. Birgun ozgurlüge yelkenimi acmak umuduyla takipteyim.

    YanıtlaSil