13 Eylül 2013 Cuma

TÜRK DENİZCİLERİNİN EN ÖNEMLİ PROBLEMLERİNDEN BİRİ: YABANCI BAYRAK TAŞIMAK..



YABANCI BAYRAK KONUSU


Yatların tümü kanuni olarak bir limana kayıtlı olmak zorundadır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bir yat sahibi, onu illaki kendi ülkesine kaydetmek durumunda değildir. Zira, maliyetler söz konusudur. Bu işin, özellikle ülkemizde çok yüksektir. Bu kadar pahalı olmasının en büyük nedenlerinden biri de vergidir. Normal olarak insanlar da, denize ulaşabilmek amacıyla, teknelerini A.B.D, Hollanda gibi düşük vergi alan ülke limanlarına kaydettirmeyi tercih etmek durumunda kalabilmektedir. 

Yatı sıfır olarak satın alırken Türk bayrağı taşıması için, faturanın yaklaşık 1/3'ü kadar daha fazla bir meblağ ödemeniz gerekiyor. Bundan sonra da belli dönemlerde, motorlu taşıt vergisi ödeniyor. 

Diyelim ki, sıfır olarak satın aldığınız yatınızı A.B.D. Delaware limanına kaydettirmek istediniz. Bu durumda, ödemeniz gereken meblağ acente ücretleri dahil sadece 1.500 Euro civarlarında oluyor. Bir de Türkiye'deki Motorlu Taşıtlar Vergisi'ne yakın ücretlerde yıllık ödeme yapmanız gerekiyor. Bunun üzerine teknenizin kıç tarafında A.B.D. bayrağı taşıyorsunuz. Daha doğrusu, taşımak zorunda kalıyorsunuz.


2009'DA NE OLMUŞTU?


2009 yılında Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı bir çalışma yapmış ve sahibi Türk olan yabancı bayraklı tekneleri Türk bandıralı hale getirmek için geçici bir düzenleme ile çeşitli kolaylıklar sağlamıştı. Bunu da halkına "af" adı altında lanse etmişti. Ve hatta, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım Türk tekne sahiplerinin yabancı bayrak "ayıbından" kurtulması gerektiğini vurgulamıştı. 


Gelgelelim, halka sunulan geçici "af" düzenlemesi pek rağbet görmemiş ve bakanlığın hedeflediği rakamlara ulaşılamamıştı. Bakanlık bunun nedenlerini sorguladı mı bilemiyorum.


GELELİM GÜNÜMÜZE



Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Suat Hayri Aka, 12 Eylül Perşembe günü bir açıklama yaptı ve söz konusu hususta yeni bir düzenleme geleceğinin sinyallerini verdi. Aka, bir çalışma hazırladıklarını ve bu tasarıyı Eylül ayı içerisinde onaylanması için parlamentoya sunmaya hazır olduklarını belirtti. 

Tasarının son hali kesinleşmiş olmasa da, yatların Türk bayraklı olabilmeleri için belli kolaylıklar ve yabancı bayraklı olanlara da yaptırımlar içerdiği biliniyor.


YORUMLAR


Öncelikle, bu adımı çok olumlu bulduğumu söylemek isterim. Ancak, yeni tasarının 2009'daki gibi geçici olması durumunda devamlılık sağlayıcı bir süreç olmayacağı kesin. Gerçi, şu an için bu konuda somut bir veri yok. Yine de, geçmişte sunulan örnekler, insanı düşündürüyor.

Lüks bir yat
İkinci olarak, 2009 yılında bu konunun "af" olarak halka sunulması büyük talihsizlik. Zira, bakanlığın Türk denizciliğindeki engelleri birebir bildiğine inancım sonsuz. Bu noktada, ülkemizdeki kişi başı gelirlere de göz önüne alındığında, bu işe gönül vermiş insanların yabancı bayraklı tekne almak zorunda kaldıklarını biliyor olmaları lazım.

Ancak, bu konu ince bir nokta. Gelin biraz irdeleyelim. Yatları gruplara ayırmak gerektiğine inanıyorum: amatör yatlar, lüks yatlar. Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi amatör denizcilik çok farklı bir konu. Bu işi amatör olarak, gönülden yapanlar teknelerinin temizliklerinden tutun, bir çok bakımına kadar her şeyi üstleniyor. Neredeyse tüm ayrıntılarla kendileri uğraşıyorlar. Lüks yatlar dediğimiz grupta ise, beyaz eldivenli ahçılardan tutun, çok sayıda mürettebat ve kaptan çalışıyor. ÖTV'nin bu ikinci gruba uygulanmasından yanayım. Zira, Özel Tüketim Vergisi bir lüks vergisidir. Bu konuda, yine bir amatör denizci olan, çok sevgili ağabeyimiz Sadun Boro'nun çalışmaları ve söylemleri hep oluyor. Umarım bir gün bu konuda ilerleme kaydedilebilir.

İki efsane bir arada: Sadun Boro ve teknesi Kısmet


Üçüncü konu ise biraz farklı bir konu. İlk tasarının geçici "af" şeklinde çıkması, Binali Yıldırım'ın yabancı bayrakta kalınmasını "ayıp" olarak nitelendirmesi... Çok açık ve net şekilde soruyorum: hangi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, kendi bayrağından başka bir şey taşımak ister? Bu şekilde bir ortam olduğunu bilen ve sadece göstermelik uygulamalarla geçici çözümler üreten bir bakan, nasıl böyle sözler sarfedebilir. Kendisi belki bilmiyor ya da farkında değil; ancak, uyguladıkları vergi politikaları denizcilik camiasında malesef bir yaptırım etkisi gösteriyor. Ayrıca, sistem öyle bir hal almış durumdaki, satın alma sürecinde teknenizin yaklaşık %30'una gelen meblağı vergi olarak ödemezseniz, kendi ülkenizin, vatanınızın bayrağını kendi teknenizin kıçına asamıyorsunuz. Yani, o bayrağı asmak için o hakkı satın almanız lazım. Ancak, unutulmasın ki, o bayrak vatandaşın bayrağıdır. Bu vatandaş, bayrağını evinin camına asabilmek için para ödüyor mu? Ödemiyor. Gerçi, bayrak düzenlemesi Uluslararası Denizcilik Kanunu ışığında olan bir konu. Ancak, devletin, en azından bu bayrak konusunda vatandaşın önündeki engelleri kaldırması gerekiyor. Yabancı bayrak asmak, vatandaşın ayıbı değil, malesef zorunluluğudur. Ayıp ise, mevcut kanunları uygulayan ya da yeni kanunlarla bu bariyerleri artıran devletindir.

Her şeye rağmen, günümüzdeki gelişmelere umutla bakmak gerekiyor. Ancak, yazımdaki iniş çıkışlardan da farketmişsinizdir, geçmiş tecrübeler insanı çok düşündürüyor. Umarım, amatöre denizcilerin önünü açan, sadece açmakla kalmayıp onları eğiten, doğayı korumayı, ona saygı duymayı öğreten yeni çalışmalar da görebiliriz.


Sevgi ve Saygıyla,


Emre Başkan




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder